HAYMANA ÇİN’DE DEĞİL
Polatlı’da çıkan pazarcılar kavgasında ardına Haymanlı’ların gördüğü muamele herkesi derinden üzdü, kederlendirdi, sinirlendirdi.
Sosyal Medya çalkalandı. Mağdurlar ve sitemkârlar, itidal çağrısı yapanlar gırla gitti.
Ne oldu? Birçok şey oldu olmasına. Olanlar aslında memleketin her köşesinde her zaman olan-olabilen olaylar. İnsanlar birbiriyle kavga ediyor. Polis müdahale ediyor. Sonra adli süreç vs. olağan bir seyir. Ancak bu olayda olağanüstü olan şeyler var. Onları sıralarız ama benim dikkatimi çeken bir başka şey var ve ben bunu anlamaya çalıştım. Lakin “çalıştım”derken bilmediğim bir şey değil.
Şimdi herkes bir biriyle kavga ediyor. Olmasa iyi ama oluyor. Haymanalılar da bir biriyle kavga ediyor. E tabi bunu duyunca üzülmüyor muyuz, elbette üzülüyoruz. Evet bir kolluk gücü var “devam edin böyle iyi” falan demeyecektir. Yasalara karşı durana gelip müdahale edecektir. Yasalarda bir sorun mu var? Yasalar da şöyle bir şey olmaz; “birbirinize vurun kırın, olur böyle şeyler !” Varsa sorunun, git kanunlar çerçevesinde çöz, der.
Birçok şey okuduk, dinledik olanlarla ilgili. Hemşerilerimize geçmiş olsun. Lâkin Haymanalılar birbiriyle kavga edince bundan hiç kimse gurur duyacak bir şey çıkarmaz. “Başkasıyla kavga edin” diye de kimse demez, istemez. Yazılıp, haber edilen bir çok şey oldu. Sonradan kaldırıldı. Ancak ulaştığım metinler, sosyal medyadan konuya ilişkin atıflar, vahim bir ruh halini ve bundan vahim ‘bu ruh hali’nin ifade ediliş tarzını gösteriyor.
Pazarda olan kavga, arbede ardına insanlar bir yerde toplanmış konuşuyorlar. Oraya gelen Polatlı Emniyet Müdürü dağılın diyor. Ne var?(Ve hatta yanlış anlamadıysam yanlarında polislerle falan oturuyorlar, sohbet ediyorlar)İnsanlar toplanmışlar konuşuyorlar. Toplantı ve gösteri bile bir anayasal hak iken, kimseyi rahatsız etmeden insanlar konuşuyor. “Dağılın”. Velev ki; bir tartışma , taze, olan bir olay taraflarca yeniden körüklenmesin diye uyarmış olsun. Fakat bunun usul ve esası kanunun ona verdiği yetki çerçevesinde yapılır. Ancak orada bir sivil toplum kuruluşu, bir oda başkanı vekili kendisini tanıtıyor. “Ben anlamam!” diyor Müdür Bey. Eee…Sen kanun adamı anlamazsa kim anlayacak? Seçimle, hükümet komiseri eşliğinde yapılmış seçilmiş bir sivil toplum kuruluşunun yöneticisi… iki video izledim. Müdür coşmuş. Tehdit ediyor. “Terörden almayınıs…….ler! Hepinizin A…. k…m! Ankaraya gönderecem!” Alenen oradakilere küfrediyor. Tehdit ediyor. Tehdidin anlamını Haymanalılar yeni duyuyor görüyor ise ben bilemem. Ancak ülke gündemini takip eden herkes artık böyle bir ağızın sıradanlaştığını bilir. Özellikle iktidar partisi ve yancısı, kime karşı sıkışırsa onu terörist ilan ediyor. Yasal olmayan bir ithamla terörist ilan ediyor. Nasıl olsa ağızları kese değil büzülmüyor! Yani burada müdürün nereden feyiz aldığına şaşmamak gerekiyor. O sinkaflı küfürler zaten bildiğimiz kalite düzeyini hemen ele verir. (Ayrıca doğrudan İsim, ve etnik bir ad telaffuz ederek ithamda bulunduğuna dair de haberler duydum. İzlediklerimde bunlar yoktu. Fakat bu konuda da biz birbirimizi biliriz!.. Ancak benim açımdan,konu adliyelik bir sürece girdiği için delil, şahit önemli, asıl gerçek önemli.)
Bilge filozof Konfüçyüs’ün bir sözü şöyledir:” Kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerinde takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.” Bu olan olayda kanun nerededir? Emniyet Müdürü kanun mudur? Evet. Bu ülke Anayasasına göre ve İç Hizmetleri Kanununa göre yetki ve görevi belirlenmiş, tanımlanmıştır. Yani icraatı buna dayanır. Kalabalığa görünce söv diye bir kanun yoktur, aksine hakaret suçtur.
Aslında olaya müdahil olmaktan tutun da müdürün, sövüp sayması, tehdit etmesine kadar beni şaşırtan bir şey yok. Beni asıl şaşırtan Haymanalıların olaya karşılık verdikleri tepki ve savunma biçimleri oldu.
Peki Haymanalılar nedir? Çinli mi? (Çinli bile olsa ya da Ermeni ya da Yunan, ya da herhangi bir ülkenin vatandaşı bile olsa yine de bir hakka-hukuka tabidirler) Ve fakat burada Haymanalılar Kanun değil midir? Ceplerindeki kimlikler bu ülke vatandaşı kimliği değil midir?
Ve fakat bunu bilmezlermiş gibi. Kanunu bir kenara koyup onları itip kakan sövüp sayan bir zat’ı muhterem karşısında oturmuşlar terörist olmadıklarını, vatanlarını sevdiklerini ilan etmek, duyurmak derdindeler. Buna niye ihtiyaç duyarsınız sevgili hemşerilerim. Orada oturduğunuz yerde itilip kakılmışsınız, ciddi anlamda hakarete uğramışsınız. Herkese vatan sevgisi beyanatı veriyorsunuz. Kendinizden şüpheniz mi vaaar yoksa kanuna uymayan bu zat-ın karşısında çaresiz misiniz?
Siz niye sormadınız kardeşim sen necisin diye ona? Yani soramaz mısınız? Sormanız yanlış mıydı? Siz ona sorabilirdiniz, “sen necisin FETÖ’cü müsün?” diye.. Aasorulamaz mı, üniforması mı vardı? E bu işler üniforma garantili olsaydı baştan aşağı emniyet, ordu revizyonuolmazdı. İşte yakın zamanda 15 Temmmuz’da halkın üstüne tank sürüp ateş açanların üniforması vardı? Savcılar hakimlervardı, ne dümenler döndü. Adları, sıfatları, mevki makam ve üniformalarına bakınca hepsi vatansever görünüyordu. Dün sövdükleri ülkelerde bu gün sığınmacılar. Demek ki neymiş ölçüt başka bir şeymiş.
Hak arar iken sadece vatandaş ve insan olmanız yeterli. Mağdur edilmişsiniz ortada. Kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilsiniz. Kanun bir toplumuna ortak müşterek bir yaşam içinde; kurallı, eşit haklarla varlığı içindir. Olmuyor mu, yürümüyor mu? Kanunları insanlar yaparlar, kaldırır, değiştirir, yeniden yazarsınız. Lakin şu çok önemlidir. Kanunlar karşısında herkes eşittir. Devletin görevlisi, kanunlara sığınıp ali kıran baş kesenlik yapamaz. Yaparsa suçtur ve kanuna göre hakkında yapılması gereken ne ise süreç o şekilde işler.
Sevgili Haymanalılar, olmuyor işte gördüğünüz gibi. Olan da ortada. Ne kadar eski ne kadar kök’lüyüz. Daha bir tane milletvekili çıkaramamışız. Ya da haklarımızdan bihaberiz.
Niye olmuyor toprağam? Nerede yanlış gidiyor, neyi yanlış yapıyoruz?
Değinmediğimiz bir boyutu var mı var elbette. Olay sırasında doğrudan “Kürtler, Haymanalılar” diye hitap edildiğine dair duyumlarım var. Bu konu üzerinden de değerlendirme yapan çok. Sosyal medya üzerinde ve en azından akıllardan geçmiyor değil. Başlı başına bir yazı konusu. Ancak hepsi bundan ibaret değil. Yukarıda değindiğim boyutu ve de asıl, müdürün koptuğu yer “sen devlet memuruysan biz de halkız” diyen toprağımın sözüdür. Doğru da söylemiştir. Haymanalı halktır, kimse bu boyutuyla sorgulayamaz.
Sağlık ve sevgiyle kalın.