KIRKAMBAR
Zulmün Müzesi
Ayhan Benli’nin şiir yolculuğuna devam edelim mi? Siz(ler)i bilmem ama ben devam edeceğim. Bu denli güzel, coşkulu, imge dolu, sımsıcak, duygusal ve akıcı şiir yolculuğuna kim devam etmek istemez!
Kitaba adını veren şiir başlangıçta değil. Sonraya saklamış Benli.
Zulmün müzesi açılmış yüzünde
Dokunduğum her yer acıyor
Aklımda bir cümle söylenip duruyor
“Zalim başka zalim, zulüm aynı zulüm”
Benli gibi ben de soruyorum. Ama ben genele taşıdım. Hiç değişmeyecek mi? Ne zaman müzelik olacak zulüm? Şu yaşadığımız günde, ayda, yılda, çağda?
“Sokağımız”, “Kalemim”, “Duvarım” ve “Komşum”tümü birinci tekil ağızdan. “Sokağımız”daki hayat ayrıntılarıyla yer alıyor. Gözlemler eşlik ediyor.
“Sokağımız
içinden geçerken, içimizden geçen yanımız” diye bitirdiği dizelerinde bir öykücü gözüyle kayda almış her şeyi, kişiyi, karakteri. Sokağımız’ın öyküsü de olmalı bence! “Kalemim”deki kalem, şairin. Böyle mi olmak zorunda? Aklıma takıldı birdenbire. Soramadan edemedim.
“Duvarım, kanayan yanım
Ah bir konuşsan
Dökülecek sesinin şelalesinden yalnızlığım.”
diyerek biten dizeler “Duvarım”dan. Her bir dize ne derin ne içten ne çok üzerinde düşünülmüş, emek verilmiş! Tasavvur etmeye, tahminde bulunmaya çalışmayın! Benim gibi siz de bulamayacaksınız doğru yanıtı. Okuyun hele bir…
“Yan komşudan gelen sesti huzur” diye başlıyor “Komşum”. Sımsıcak bir kulak misafirliği. Ama zararsız! “Ağlatmayın artık…” diye yakarışı şairin. Bakmayın siz son dizede “Beynimden atlayan onca hayal” deyişine, kaptırın kendinizi şiirin büyüsüne.
“O ağaçtı, ben yaprak; onsuz bir ayakkabı iziydim sadece” dizesinde anlamını buluyor “Ayakkabı İzi” adlı şiir. Şu tanımlamalara bakın, okuyun ve de hayran kalın:
”Dudağını üzüntüye, gamzesini hınzırlığa boyayan kadın”,
“En gerçek bakışla açardık gözlerimizin kepengini”,
“Hâlâ bekliyor mudur sızısıyla delinen masa örtüsü”,
“Fincanın dibine defnedilmiş kahve telveleri”,
“Ne dersin, hâlâ bekliyor mudur küflenmiş pencerekenarları”.
“Pas tutmuş eller”, “neşesi sandığa kitlenmiş”, “cümleleri kriz masası” ve “dillerine es veren rüzgârın melodisi”… Hep “Giz”in özgür kalması için!
Benli’nin “Bakışlarından bir ülke kurulur neredeyse” –Bu cümleye deneme yazılır!- dediği “Asi”yi tanımak ister misiniz?
Yüreğime, insanlığın taa derinindeki vicdanına dokunan “Damlalar” bu damlalar:
“Her bulut denizin buharlaşmasıyla oluşmaz,
Bazı bulutlar gözden akan damlalarla oluşur.
Ve genelde bu hüzünlü damlalar başlatır yağmuru.
Acıyı taşıyabilecek bir gökyüzü yoktur çünkü.”
“Kırmızı Çizgi” filân istemez Benli. Olacaksa da
“Şimdi gidin
Kırmızı çizgilerinizi yavaşça yere bırakın.
Kanla çevirdiğiniz tel örgülerinizi cellâtlarınızın ellerine dolayın
Ve ağlayın sahte gözyaşınızla
Bir kedi sevin kucağınızda
Bırakın tırmalasın yüzünüzü
Ve tek kırmızı çizginiz bu olsun” der. Ne de güzel ve anlamlı bir deyiştir Tanrım!
Benli’nin “Kadınlar”ı, “çocuk” doğurur ve “Bir de ülke.” Onun indinde “İkisi de kutsal”dır. Hepimizin indinde de kutsal olmalıdır. Uyarı bizedir. Anlayanadır.
“Garip”, Benli’nin bakışını, düşüncesini, anlayışını ele vermektedir. Okuyun hele!
Bu dileğe katılmamak mümkün değil! Buyurun “Süzgeç”e:
“Süzgeç olmalıydı kalbinde insanların
Tortu gibi kalmalıydı girişinde bütün pislikler.”
İmgeler denizinde yüzmek bu olsa gerek! Örnek mi? “Neyse”den birkaç tanecik:
”Ay en ışıl hâliyle seyreyliyor bizi
Yıldızlar kar gören çocuklar gibi kayıyor gözümüzde
Gece tozlu şişesiyle eşlik ediyor kadehimize”,
“Sahil, ayakkabımızın limanına dönmüş”,
“Ellerim kilidini kaybetmiş paslı bir kapı gibi” ve
“Güneş sabırsız çocuk gibi boynuzluyor geceyi”.
“Yitmek”deki
“Kaç, ne zaman, ne kadar sözcüklerini
Neden, nasıl, niçin sözcüklerine tercih ettik.
Katledilmemiz bundan
Yitip gitmemiz bundan” dizeleriyle sorular değişsin ki yitip gitmeyelim demeye getiriyor.
*****
DİL
Hep dil konuşmaz ki
Parmaklarınla anlatırsan el konuşur
Gözlerini oynatırsan göz konuşur
Saçlarını savurursan saç konuşur
Telleri oynatırsan saz konuşur
Yüreğini oynatırsan aşk konuşur
Hep dil konuşmaz işte
Bazen her şey konuşur
Nasıl? Yumruk yemiş gibi oldunuz değil mi? Sersemletici. Yaratıcı. Akıcı.
Bu “Tutsak” bildiğiniz “tutsak”lardan değil, bilesiniz diye uyarıyor şu dizelerle:
“Her sözü devrimsel bir melodi gibi kulaklarımı okşuyor.
‘Hep birlikte ablukayı dağıtacağııız’ diyor bir notasında
Kolları kanatlanıyor
Kelepçesi, madalya seremonisi gibi takılıyor ellerinin boynuna” Son dörtlüğü size bıraktım okuyun diye.
“Renkler”, renklere adanmış dizelerden örülmüş bir şiir. Ressam gibi yol alınmış. Boyalar “ikiyüzlülük”le, “şiddet”le, “savaş”la, “ciddi”likle eşlendirilmiş. En sonunda da “rol yapma”yan, “neyse o” olan yeşil’de karar kılınmış. Toplumsal içerikle bezenmiş “renkler” akıldakalıcı olmuş!
*****
Benli “Uyan” şiirinin sonundaki
“Demem o ki
Ne yerde yatanın adıdır Alparslan
Ne yerde yatanın adıdır Baran
Orada kanlar içinde
Orada derdi ile yatan, insandır insan.” dizeleriyle sesleniyor. Hayır! Hayır! Haykırıyor. Şairin insandan yana olanı, barıştan yöne bakanı makbulümüz olmalıdır hep.
“Yatırım”ını
“Güneş gören bir şiire
Zamanla değerlenecek bir resme
Ve deniz kenarındaki bir romana” “yapan ne de az” deyip yine incelikle eleştiriyor bizi Benli! Hiç gocunmaya gerek yok. Payı(m)nıza düşeni almaktan başka ne yapabiliriz?
Arada bir “Küfür” dolar ya insan! Benli’nin içine de dolmuş. Bakalım ne diyor?
“İçimle yığınla küfür dolmuş.
Ranzalarda ikişerli üçerli
Hepsinde bir genel af beklentisi.
Yüzünü yüzüne vurmak için yüzsüzlerin.
Yumruğunu sıkıyor bütün küfürlerim.”
Anlamda, anlatışta, söyleyişte derinlik bu işte!
SAHNE
Kalbimi tiyatro sahnesi sandı
Oynadı, oynadı, oynadı
Ta ki sahneyi kanatana kadar
Esas “Güzellikler” bunlar olmalı diyeceğinizi umuyorumokuyunca:
GÜZELLİKLER
Hayvanlar evde değil, doğada güzel.
Kuşlar kafeste değil, havada güzel,
Balıklar akvaryumda değil, denizde güzel.
İnsanlar kavgada değil, barışta güzel.
*****
Benli, bu şiir kitabında yine yeni aforizmalarına “Hayata Dair” başlığı altında yer vermiş. Toplam 75 tane. İçinden seçmekte zorlandıklarımı paylaşıyorum:
KÖRLÜK
Gözün gördüğü düşünmeye engel değildir ama düşüncenin körlüğü görmeke engeldir.
DÜŞÜNMEK
Bazı insanlar konuştuklarının onda birini düşünseler, düşündüklerinin onda birini bile konuşmazlar.
ÜLKE
Geri kalmış ülke yoktur; geri zekâlılar tarafından yönetilen ülke vardır.
KARAKTER
Karakterli halktan karaktersiz iktidar çıkmaz.
ACI
Acıyı iyi insanlar çeker.
Kötülerin çektikleri hırs ve ego arası bir duygudur.
YOBAZ
Dünyanın en kısa eteği bir yobazın aklından daha kısa olamaz.
BATAKLIK
Bataklık sadece çamurdan mı olur?
İnsanlığını yitirmişse akıl, elbet orası da bataklık olur.
UMUT
Umudu diri tutan sabırdır; sabrı diri tutan da umut.
SES
Ses ses üzerine bindiğinde kargaşa olur.
Ses sesi beklediğinde saygı olur.
Ses ses ile bütünleştiğinde muhabbet olur.
Ses sesi titrettiğinde aşk olur.
IRKÇILIK
Irkçılık, bilgisizliğin ve kişiliksizliğin kesiştiği noktadır.
MAHARET
Maharet aynı espriye gülebilmek değil, aynı acıya ağlayabilmektir.
BASKI
Baskıcı düzen direnmeyi öğretir, direnmek de insan olmayı. Boyun eğdikçe çirkinleşen, direndikçe güzelleşen bir canlı türüdür insan.
KAPİTALİZM
Kapitalizm umutların tecavüzcüsüdür.
RAHATLIK
Rahat uyur yatağında rahat uyutmayanlar.
OKUMAK
Okuduğun kadar değil anladığın kadar okumuşsundur.
SATILIK
Parası olan insanı satın almak, parası olmayan insanı satın almaktan daha kolaydır.
İyi okumalar. Benli’nin yüreğine, bilincine, vicdanına sağlık!