DEĞİŞİM:
NE ÇEKTİN BE HAYMANALI
Kendi kendine ‘bu âlemin en kralı’ deyip durdun da bir türlü tahtına oturamadın. Halen çocuklarını asgari ücretle büyükşehirlerde, kölelikten hallice işlere yolluyorsun. Oysa yedi düvele yayılmışsın. Dünyanın bütün ülkelerinde neredeyse birkaç hemşerim eksik olmasın. Hele ülkemin en büyük şehirlerinde iş güç sahibi olmuşsun. Bi nam ileanılırsın. Fakat şu ilçeye gelince herkesin ağzında aynı cümleleri duyarız. Hatta geçmişte ellerinde yetki ve imkânlar olanlar da aynı şeyi söyler dururlar. Haymana gelişmedi. Haymanalı sürekli mağdur. Ne çektin be Haymanalı!…
Senden yaka mı silkmediler. Terörist diye mi bakmadılar. Mafya diye mi bakmadılar. Senin ilçen memuriyette şark görevi sayıldı.
Şahsen her şeyin olduğuna hep inanmışımdır. İnanmaktan öte biliyorum. Lakin bir türlü o pırıl pırıl, doygun ve tok bir Haymana’yı göremeyiz. Git gide de geriye gittiğini gözlemleriz. Hep yağı, unu olmuştur da bir türlü helva yapamaz.
Ya işi gücü yerinde olanlar var. Onlar değil konumuz, onların konusu da biz ya da Haymana hiç değil. Onlar kârının peşinde. Onlar bizden uzak kasalarına yakın olsunlar. Biz, çok olan, sokakta, köyde, gecekonduda ekmeğinin peşinde olanlar. Bir iyileşme olduğunda, bana faydası olur mu diye pelpelbakan için deriz. İhtiyacı olan biziz. Onları tuzu kuru. Canları isteyince zıpırt Haymandalar, isteyince Avrupa’da, Ankara’da,bil cümle sahiller onların.
Batıya sövüp sayıp sonra yaşamak için Batıya göçen Müslümanlar gibiyiz. Haymana dünyanın en güzel yeri gelgelelim, ilk fırsatta kaçalım. Bayramda seyranda bir tane ana caddemizde fittiri fittiri gezerken, Avrupa’da yere atamadığımızı çöplerimizi küydürelim sokaklarımıza. Ne Çektin be Haymanalı.
Oysa hep hayallerin oldu. Hayallerimiz bâki. Mukayyet olun onları bile elinizden alırlar. Oysa güzeli istedin. Büyük düşündün yeri geldi. Daha da küçüldün. Olmuyor bi türlü olmuyor. Sürekli kaybeden oluyorsun. Acaba sadece düşündüğün için, bir şey yapmadığın için olabilir mi? Sürekli seni oyalayıp, umutlarını sömürenler yüzünden olabilir mi? Şöyle sadece görüntüsüyle değil içiyle dışıyla senden olanlarla beraber yürüsen bir yerler varabilir misin?
Herkes allemi cihan olsa yine de çare olamaz gibi duruyor, ne dersin? Gerçekten kendi için bir şey yapmayana, dışardan yapılan her şey yine nafiledir. Önce sokaklarımızı temiz tutup, yavrularımıza öğreteceğiz. Bu yaşadığımız yer bizim memleketimiz. Kendimiz her gün temiz bulmak için temiz bırakırız diye. Anızı yakmayıp, holder ilacını çeşmenin başına atıp gitmeyip. Gölgesinde yeyip içtiğimiz, selfiçektiğimiz ağaçları yöresini çöplük gibi bırakıp gitmemeyi yavrularımıza, en iyi kendimiz yaparak öğretebilir miyiz?Basit ama gerçeği böyle.
Kaplıcaya gelmiş turistin şortundan ahlak dersi çıkarmaya kalkmadan önce nezaket diliyle hitap etmeyi öğrenip, diyalog kurmanın yeteneğini gösterebilir miyiz? Samimiyet ve sıcaklığın, laubalilik olmadığının ayırdımanavarıp, senede birkaç gün gelen insanların bir daha ki seneyi şimdiden özlemelerini sağlayabilir miyiz? Bir gelenin yaka silkip bir daha uğramadığı ve her gittiği yerde gördüğü kabalığı anlatmasına, neden olmaya devam mı etmeliyiz?
Basit bir trafik sıkışıklığını bile 3.sayfa haberi olacak faciaya dönüştürme öfkesini kahramanlık mı sanırsın toprağam? Orada küstürdüğün bir aile, kalabalık bir mahallenin ilçeni ziyaret etmesini engellediğinin farkında mısın? Sen ne ara böyle hiddetlendin? Oysa senin köyüne kasabana gelen huzur içinde nefes alır, dost sohbetler eder, arkadaşlıklar kurar giderdi. Niye bunları büyütmedin de
Kaba sabalığa prim verdin. Her şeyi yanlış mı anladın be toprağam ne çektin be, ne çektirdin?
Siyaset desen, bin parça oldun. Öyle politik tavırları lümpenlikle karıştırdın, delikanlılığı mafyalıkla karıştırdın, siyaset diye bildiğin yağlı protokollerde arz-ı endam edip, kof içi boş bir gösteri dünyasına dâhil oldun. Oysa işini güzel yapan nice Haymanalı gibi yine nice Haymanalı için olanaklarını seferber edenlerden olup, daha güzel bir gönül tahtında yerin ve her daim hatırın olabilirdi. Bir kendinden siyasetçin olup da sesini soluğunu duyurabilen temsilcilerin olabilirdi. Sonra o işini güzel yapan, liyakatiyle var olanlarla bir olup çözümler üretebilirdin.
Önce kapının önünden, konu komşudan hoşnut bir yaşamı inşa etmeliyiz toprağam. Ve Sokağına harcanacak, köyüne harcanacak bütçede söz sahibi olmalısın. Mucize “mega” projelerle değil elindekini en iyi noktaya getirip gerilemenin önüne geçmeyi hedeflemelisin. Bir başarılı olanı teşvik ve geliştirmek senin önünde engel değil, seni de gelişen, geleceğe dâhil eden bir güç olarak görmelisin. Gelişen senin toprağındır toprağam. Ne çektin be Haymanalı…
Bir başka günde “ne yapılabilir”e kafa yoralım. Birlikte de yorabiliriz. Eposta adresim ekte; bulent240@hotmail.com. Her zaman görüşlerinizi beklerim. Olanca özenimle okuyacağım.
Sağlık ve Sevgiyle kalın.